+90 (212) 222 68 38

Türk Dünyasının Kimyacısı Prof. Dr. Hacali Necefoğlu’nu Tanıyalım

Türk Dünyasının Kimyacısı Prof. Dr. Hacali Necefoğlu’nu Tanıyalım

Türk Dünyasının kimyacısı Prof. Dr. Hacali Necefoğlu’nu Tanıyalım

İki kardeş ülkenin birbirini tanımasında büyük emekleri geçen, kimyayı çocukluğundan itibaren aşk derecesinde seven ve 40 yılını kimyaya vakfeden Prof. Dr. Hacali Necefoğlu’nu sizlere tanıtmak istiyoruz. Kimya alanındaki çok sayıdaki makalesinin yanısıra, Türk dünyasının ortak bir kimya dili kullanması ve ortak bir dış politikanın oluşturulmasına katkı sağlamak için kitap ve makaleler neşreden Prof. Necefoğlu’nu sizlere tanıtmaktan onur duymaktayız.

Prof. Dr. Hacali Necefoğlu’nun Özgeçmişi, Kitapları ve Makaleleri

Doğum Tarihi: Azerbaycan, 13 Şubat 1955, Azerbaycan.

Öğrenim Durumu

Azerbaycan Bilimler Akademisi Baş Laborant 1977– 1978
Azerbaycan Bilimler Akademisi Araştırma Görevlisi 1978 – 1981
Azerbaycan Bilimler Akademisi Mühendis 1981 – 1983
Azerbaycan Bilimler Akademisi Küçük Bilim Görevlisi 1983 – 1985
Azerbaycan Devlet Üniversitesi Eğitim Laboratuvarı Müdürü 1985 – 1987
Azerbaycan Devlet Üniversitesi Azerbaycan Devlet Üniversitesi Baş Mühendis Yönetici Bilim Görevlisi 1987 – 1988

1988 – 1991

Azerbaycan Devlet Üniversitesi Yardımcı Doçent 1991 – 1992
Atatürk Üniversitesi Misafir Öğretim Üyesi 1992 – 1995
Kafkas Üniversitesi Yardımcı Doçent 1995 – 1998
Kafkas Üniversitesi Doçent 1998 – 2003
Kafkas Üniversitesi Profesör 2003 –

Kitapları

  1. S. Memmedov, İ. R. Amiraslanov, H. N. Necefov, A. A. Mürseliyev. Nahışların Yaddaşı. Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Baku, 1981 (Kiril harfleri ile).
  2. Hudu Memmedov, İmameddin Amiraslanov, Hacali Necefoğlu, Aydın Mürseliyev. Nahışların Yaddaşı. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1996.
  3. Hacali Necefoğlu. Kimya Terimleri Sözlüğü (Türkiye-Azerbaycan), Kimya Terminleri Sözlüyü (Azerbaycan – Türkiye). Ankara, PasifikART, 2005.
  4. Hacali Necefoğlu. Azerbaycan’da ve Türkiye’de TÜRKÜN SÖZÜ. Bakü, Elm ve Tehsil Neşriyatı, 2013, 127 s.
  5. Türk Dış Politikası Sempozyumu (Tutanak ve Bildiriler). Editör: Hacali Necefoğlu. Kafkas Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Araştırma Merkezi Yayınları No 1, Kars, 2005.
  6. Türk Dış Politikası. Editörler: Sedat Laçıner, Hacali Necefoğlu, Hasan Selim Özertem. USAK Yayınları: 24, Ankara, 2009.
  7. Kimya Terimleri Sözlüğü. (Proje üyelerinden biri: Hacali Necefoğlu), Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul, 2009, 477 s.
  8. Yeni Dönemde Türk Dış Politikası. Editörler: Osman Bahadır Dinçer, Habibe Özdal, Hacali Necefoğlu. USAK Yayınları: 36, Ankara, 2010.
  9. Türk Dış Politikası (II. Türk Dış Politikası Sempozyumu Tutanak ve Bildiriler). Editörler: Hacali Necefoğlu, Kemalettin Kuzucu, Fahri Osmanoğlu. Kafkas Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Araştırma Merkezi Yayınları No 2, Kars, 2010.
  10. Gagauzbilgisi Bibliografiyası. (Tertipçilerden biri: Hacali Necefoğlu), Kiyev Milli Üniversitesi Yayını, Kiyev-Kars, 2014, 103 s.

 

Edebiyat ve Sosyal Alanda Yayimladiği Makaleleri

  1. S. Memmedov, H. N. Necefov, İ. R. Amiraslanov. Kristallografik Nakışlar. Türk Dünyası Araştırmaları. İstanbul, 1993, sayı 82, ss.153-163.
  2. Hacali Necefoğlu. Selcuklu Mimarisinde Kristallografik Nakışların Yeri. Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri. 20-22 Mayıs 1993, Konya, 1994, ss.85-97.
  3. Hacali Necefoğlu. Unutulmaz Dahi. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 1995, Sayı 2, ss. 167,168.
  4. Hacali Necefoğlu. Türk Görsel Sanat Teorisi Arayışları. – El Sanatları Dergisi, Konya, 1997, sayı 1, ss. 79-81.
  5. Hacali Necefoğlu. Kimya Terimleri Sözlüğü (Türkiye-Azerbaycan, Azerbaycan – Türkiye). Türk Dünyası Araştırmaları. İstanbul, 1997, sayı 110, ss. 163-217.
  6. Hacali Necefoğlu. Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinde Eşsesli ve Eşköklü Kelimeler Sözlüğü. – Türk Dünyası Araştırmaları. İstanbul, 1999, sayı 118, ss.121-148.
  7. Hacali Necefoğlu. Ortak Türkçe Açısından Kimya Terminolojisi. Türk Dünyası Araştırmaları. İstanbul, 2001, sayı 135, s. 167-174.
  8. Hacali Necefoğlu. Bağımsızlığının 10. Yılında Azerbaycan’da Bilimsel Araştırmaların Durumu. – Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türk Cumhuriyetleri (Editörler: Prof. Dr. Emine Gürsoy-Naskali, Erdal Şahin), Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını, 2002, Haarlem, Hollanda.
  9. Hacali Necefoğlu. Bağımsızlığının 10. Yılında Ermenistan’da Bilimsel Yayınların Durumu. Ermeni Araştırmaları. Ankara, EREN, 2002, cilt 2, sayı 6, ss. 69-82.
  10. Hacali Necefoğlu. Kafkasya’da İstikrarın Tesisi Sorunu. Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu. 16 – 17 Ekim 2003, Elazığ, Bildiriler, ss. 523-528.
  11. Hacali Necefoğlu. “Dört Vatan” Bir Olanda. – Serhat Kültür, 2003, No 4, s. 12.
  12. Hacali Necefoğlu. Yıl 2023, Kars. – Serhat Kültür, 2003, No 5, s. 15.
  13. Hacali Necefoğlu. Kars’ın Doğuya Açılan Kapısı: Azerbaycan Başkonsolosluğu. – Serhat Kültür, 2004, No 2, ss. 3 – 5.
  14. Hacali Necefoğlu. Crystallographic Patterns in Safavid Art. – Collection of Articles Safavid Conference. Tabriz University, Tabriz, 2005, pp. 29-48.
  15. Hacali Necefoğlu. Ermenistan’da Gelecek Tasarım Çalışmaları. – Türk Dış Politikası Sempozyumu (Tutanak ve Bildiriler). Kafkas Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Araştırma Merkezi Yayınları No 1, Kars, 2005, ss. 101 – 115; Gelecek Hakkında Düşünceler: Ermenistan 2020 Projesi. – Ermeni Araştırmaları 2. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt, Ankara, 2007, ss. 1137-1166.

Prof. Dr. Hacali Necefoğlu ile Söyleşi

Hocam, anlaşılabilmesi için en baştan başlayalım, yani hikâyenizden. Kristalografik motifler diye bir şey var ve siz bununla ilgileniyorsunuz.

O zaman en başta hocamdan söz etmem gerekir, hocam, Hudu Memmedov’dan.  Kristalografik motif deyimini de ilk defa rahmetli hocam kullanmış ve bilim literatürüne hediye etmiştir. Benim hocamla tanışmam ise bir kimya olimpiyatı vesilesiyle olmuştur. Ben ilk defa hocamla, Bakü’de 9. sınıfta katıldığımız Kimya Olimpiyatlarında tanışmıştım. Biz lise öğrencilerini bilim adamlarıyla görüştürdüler. Sonra üzerine çalıştığım bu hususları ilk defa orada duymuştum hocamdan. Epey ilgimi çekti, tabi. Sonradan onun laboratuvarında da çalışmaya başladım. Bizim mimari anıtlarımızdaki motiflerle, kristal yapılarının şekillerinin benzerliği bu sahaya yönelmemi sağlayan en önemli unsurdur. Bir yandan kimya çalışırken bu konuda da çalışmalarımızı sürdürdük. Çeşitli Türk motiflerini de araştırarak bu konuda bir kitap da oluşturduk, Nahışların Yaddaşı adında. 1981’de basıldı Azerbaycan Türkçesinde. Hocam 1988’de vefat etti ancak biz talebeleri bu çalışmaları sürdürdük, sürdürüyoruz.

Doğada bulunan kristallerin İslam mimarisinde kullanılan motiflerle benzerliği, ilk karşılaştığınızda nasıl bir hisse yol açtı sizde?

Bu çalışmalarla ilgili ilk sorulan sorulardan biri de bu oluyor. Acaba bu motiflerin kullanıldığı o zamanlarda da kristallerin yapısı biliniyor muydu bilinmiyor muydu? Hayır! Kristallerin yapısı, 1913-14 yıllarında X-ray kullanılarak tetkik edilmeğe başlanmıştır. Bu tarihe kadar kristallerin iç yapısı tespit edilemiyordu.

Öyleyse kristallerin iç yapısındaki şekiller, İslam mimarisindeki motif örneklerinde nasıl kullanılabildi sorusunun cevabını nasıl veriyorsunuz?

Elbette bu sorunun cevabını da aradık. Ama burada prensip aynılığı/eşitliği var. Tabi ki biz Allah’ın yarattığını taklit edebiliyoruz işte. Öncesinde kristal nedir dersek belki açıklığa kavuşturabiliriz.

Diyelim, nedir kristal?

Kristaller katı maddelerin bir türüdür. Ama kristal olmayan katı maddeler de vardır. Mesela pencere camı katı maddedir ama, kristal değildir. Neden kristal değildir? İç yapısı sebebiyle. Kristallerin iç yapısında bir nizam vardır. Kristallerin muntazam bir sistemi vardır. Kristallerin yapısını öğrenmek için biz belli bir birim tayin ederiz. Kristallerde o tayin ettiğimiz birim, sürekli olarak tekrarlanır. Kafes ve kafesin içinde atomlar… Bunlar bir nizam dahilinde sürekli olarak tekrarlanır. Ama katı olup da kristal olmayanlarda, pencere camı gibi katı maddelerde bu nizam ve tekrarlanma yoktur. Motifler nedir peki? Tıpkı kristaller gibi, motiflerde de bir nizam vardır. Motifler iki boyutlu, kristaller üç boyutlu bir nizama sahiptir. İslam mimarisinde kullanılan bazı motifleri üç boyutlu olarak değerlendirdiğimizde karşımızda kristallerinki gibi bir yapı çıkacaktır.

Yine de sorumuzun tam cevabını alamadım gibi.

Kristalleri oluşturan temel ögeler atomlar, iyonlar yahut belli bir şekli olan moleküllerdir.  Bu ögeler düzenli yerleştikleri zaman kristaller oluşur. Kristallerin yapılarının tasvirinde kullanılan  yöntemlerden biri de kristali oluşturan atomların bulunduğu noktaları çizgilerle birleştirdiğimizde meydana çıkan çokyüzlülerdir. Kristallerde çokyüzlüler üç boyutta düzenli olarak tekrarlanır. Çokyüzlünün düzleme izdüşümü çokgen olduğundan  kristali iki boyutta tasvir ettiğimizde çokgenlerin nizamlı tekrarından oluşan motif elde ediliyor.

Sizin kimya  sahasından Türk-İslam sanatlarına açılımınızda kristallerin iç yapılarıyla Türk-İslam sanatlarındaki motiflerin benzerliğinin rolü olduğunu biliyoruz.

 Yani önce Azerbaycan’daki mimari örneklerde gördük bunu. Ama sonra Türkiye’de, Türkmenistan’da, Özbekistan’da ve daha birçok yerde bunun sayısız örneği olduğunu gördük. Toplamda da Türk ve İslam sanatlarında kullanılan motiflerin ciddi bir kısmının, kristallerin iç yapılarıyla prensip itibarıyla benzerlik taşıdığını gördük. Hepsi değil. Ama prensip açısından benzerdirler. Kristallerdeki oluşum prensipleri, bu motiflerde de var.

Öncesinde denk düşen bir tesadüf söz konusu olmuşsa kristallerle, İslam sanatındaki geometrik desenler arasında bundan sonra da taklit yapılabilir. Yani yeni keşfedilen kristal iç yapılarındaki birimler mimaride motif olarak kullanılabilir.

 Elbette. Yapısı yeni çözülen maddeler de sanatta bir motif olarak kullanılabilir. Hatta çağdaş mimaride bunun kullanılmasını özellikle temenni ederim. Eskiyi taklittense bu tip yeni arayışlar yeni imkânlar doğuracaktır.

Tespit ettiğiniz böyle kullanımlar var mı?

Yavaş yavaş yaygınlaşıyor. Mimaride değilse de süsleme gibi sanatlarda kullanılıyor. Yapısı yeni çözülen maddelerin de sanatta kullanılması yeni ve özgün bakış açılarının üretilmesini getirecektir.

Kristal yapıları ve sanatta kullanılan geometrik desenlerin benzerliği lokal bir paralellik de içeriyor mu? Mesela Bursa’da mimaride kullanılan motiflerle bölgenin doğal kristalografik haritası aynı mı?

Yok, hayır. Kristaller her yerde var. Ama bahsettiğiniz gibi lokal bir benzerlik söz konusu değil. Yani falanca mineral nerede var? Şu bölgelerde var, ama o bölgelerin hepsinde o mineral kristallerini içeren motifler yok. Mardin Marufiye Medresesi mozaikleri ile aynı olan Konya Mevlana Camisinde rastladığım motifin erionit mineralinin kristal yapısı ile üst üste düştüğünü bulduğumda çok heyecanlandım. Nevşehir’de bulunan bu mineralin kansere sebep olduğu iddia ediliyor. İlk kez 1898’de Amerika’da tespit edilen bu mineralin yapısı çok sonralar çözülmüştür. Kumlarda bolca bulunan kuvars dünyanın bir çok yerinde var, fakat onun yapısının tasvirine denk gelen motiflere Türklerin egemen oldukları coğrafyadaki abidelerde rastlanıyor.

1913-14’de kristallerin iç yapısı çözülmeye başlandı…

Düz olarak yüz yıl diyebiliriz. 2014 yılı Dünya Kristalografi Yılı ilan edildi. Birleşmiş Milletler tarafından.

Yüz yıl önce keşfi mümkün hale geldi diyoruz, ama 13. Yüzyılda Bursa’daki mimari yapılarda benzer örneklerini görüyoruz.  Şöyle bir sonuca varmak istiyorum, bunu cümle haline getirmek için, doğaya uygun yaşayan doğaya uygun düşünce üretebiliyor, diyebiliriz sanırım. Doğayı sünnetullah olarak kullanarak…

 Ahzap suresi 62. ayeti kastediyorsanız, evet. Allah’ın yaratışından daha mükemmel bir şey yaratamaz insanoğlu. Onun mükemmeli belki zaten yaratılmış olanı taklittir. Allah’ın yarattığını taklit. Bu bizim hayat tarzımızla da bağlıdır aslında. Daha da ilginci, sanatında geometrik motiflerin, doğadaki kristallerle benzerliğinin göçebe zamanlarımızda daha fazla yaygın olduğunu görüyoruz. Yerleşik düzenden sonra azalmış diyebiliriz. Buna Allah’ı idrak arayışı da diyebiliriz. Düşüncemizde yönelişimiz de oradan gelir. Hocam bize Fuzuli’yi hatırlatırdı:

… Bir kimse eğer olaydı agâh

Kim, halkı nice yaratır Allah,

Mümkün ki, iradetiyle ol hem,

Halk edebileydi özge âlem.

Yani, insan âlemin nasıl yaratıldığını, nasıl yapıldığını bilseydi, kendi de böyle bir âlem yaratabilirdi.

Bilim tarihine ilginiz var, nereden geliyor bu?

 İlkokuldayken Azerbaycanfilm’in 1959 yapımı “Bir kalenin sırrı” adlı sinema filmi beni çok etkilemişti. Bir efsanenin canlandırıldığı bu filmde kadim zamanlarda Eldost adlı bir alimin talebesi Metanet ile birlikte taşları eriten mahlulü bulması, zalim hükümdarın bu mahlulü elde etmek için onlara sihir yapması, yiğit Elşen’in onları kurtarmak için kol gücünün yetmeyeceğini anlayarak çeşitli bilimlere ait kitaplar okuduktan sonra bunu başardığı anlatılıyordu. Size garip gelebilir ama, kimyayı yedinci sınıfta öğrenmeğe başlamamıza rağmen, ben henüz ilkokuldayken kimyacı olmaya karar vermiştim, Bizim kimya ders kitaplarımızda Lavoisier, Avagadro, Mendeleev vs. vardı, ama filmde gördüğüm Eldostu’nun temsil ettiği Cabir bin Hayyan, El-Razi yok idi. Matematik ders kitaplarımızda Pisagor, Arşimet, Öklid, Descartes vardı, fakat Harezmi, Ali Kuşçu, Nasîrüddin Tûsî yoktu. O Tûsî ki, 13. Yüzyılda Azerbaycan’ın Meraga kentinde rasathane kurmuştu. 1984’te keşfolunan vazı kristallerin oluşum prensiplerinin 800 yıl önce Marağa’da yapılan türbe üzerindeki motifte kullanıldığı şimdi çalıştayımıza katılan Danimarkalı profesör Emil Makovicky yıllar önce tespit etmişti.  400 binden fazla kitap bulunan kütüphaneye sahip, zamanının Bilimler Akademisi olarak adlandırılabilecek Meraga rasathanesinde çeşitli ülkelerden gelmiş bilim adamları önemli çalışmalar yapmıştı. Üniversitedeyken Kimya Fakültesinde Felsefe dersi de aldık. Ders kitaplarımızda Aristo’dan Marks’a kadar tüm Avrupa filozofları anlatılıyordu, fakat orta çağ İslam aydınları arasında Muallim-i Sanî olarak adlandırılan Farabi’den, büyük Azerbaycan filozofu Behmenyar’dan bahsedilmiyordu. Nasıl oldu biz Müslümanlar bilimde bu kadar ilerideyken, şimdi gerideyiz? Bilim tarihine olan bu ilgim, belki bu suale cevap bulmak isteğimdendir.

 Müslümanların bilim tarihiyle ilişkisini nasıl görüyorsunuz? Konu üzerine neler söylersiniz?

 Maalesef Müslümanların bilimi tarihi, Müslümanlar için bilinmeyen tarih olmuş durumda. Batılılar bizden çok biliyorlar bu tarihi. Ben Farabi’nin, Biruni’nin kitaplarının Rusçasını okumuştum, Türkçeleri yok derecededir. Farabi’nin Kimya risalesini rahmetli Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı çevirmişti. Çok değerli bilim insan Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu  da ülkemizde bilim tarihinde öncü ismlerden biri.

 İslam sanatında geometrik desenlerin yaygınlığıyla ilgili neler söylersiniz?

 Türklerde İslam öncesinde de geometrik desenler yaygın olarak kullanılıyordu. Bunun en bariz örneği kilimlerimizdir. Ancak, Türkler müslüman olduktan sonra İslam sanatında geometrik desenlerin yayıldığının şahidi oluyoruz. İslam sanatında yaygın olarak kullanılmasının o dönemlerde yaygınlaşan matematik ve hendesenin etkisi  olduğunu düşünüyorum.

 Motiflerin dışında bir de yine mimarimizde yaygın olarak kullanılan Allah, Muhammed, Ali, La ilahe illallah gibi yazı desenleri var. Bu yazı desenlerinde de kristallerin iç yapısının benzerliğini tespit ettiniz mi? Nerelerde var?

 Böyle yazı desenlerinin yapımında kristallerin yapı prensiplerinden olan sık istiflenme ve komplementarlık (tamamlayıcılık, bütünleyicilik) prensipleri kullanılıyor. Yani oluşum prensipleri aynıdır. Çin’den Mısır’a kadar olan coğrafyada genelde Türklerin egemen oldukları dönemlere ait eserlerde çok rastlanılıyorlar. Ama günümüzde, çoğunlukla Türkiye dışında bazı sureler ve dualardan bu prensiple desenler yapılıyor ve  iç mimaride kullanılıyor.

Kristallerin yapısı ile İslam sanatlarındaki geometrik desenler arasındaki benzerlik üzerine çalıştınız, çalışıyorsunuz. İlk defa işitenlerin tepkilerini nasıl yorumluyorsunuz?

 Bununla ilk karşılaştığımızda, bende de bizim sanatımıza ve ustalarımıza karşı bir hayranlık doğdu ister istemez. Kanaatim, bir şekilde kristallerin iç yapılarını bildikleri yönündeydi. Sonra işin içine girince öyle olmadığını gördük. Peki nasıl yaptılar? Bizim sanatçılarımız yaşadıkları çağın en bilge sanatçılarıydılar. Sadece motif yapıyor değillerdi. Matematik ve hendese bilgileri vardı ve bunu en iyi şekilde öğreniyorlardı. Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan,  Nasîrüddin Tûsî’nin hendese ile ilgili kitabının Fatih Sultan Mehmet için özel olarak hazırlanmış nüshasının tıpkı basımını aldığımda, bilseniz ne kadar sevindim. Ama gönül isterdi ki, böyle kitaplar Türkçeye de çevrilsin.  

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Son yıllarda Kimya, Fizik, Biyoloji ve Matematik bölümlerini tercih edenlerin sayılarının git gide azalması beni endişelendiriyor. Sohbeti rahmetli Hocamın sözleri ile bitirmek istiyorum:

Bilim ve sanat insan medeniyetini yükseklere kaldıran çift kanattır. Kuş tek kanatla uçamaz. Uçuş, yükseliş her iki kanat aynı kuvvette olduğu zaman gerçekleşebilir.

Prof. Dr. Hacali NECEFOĞLU konuşmaları ve hakkında hazırlanmış belgesel programlar:

27 Aralık 2017
Türk Dünyasının Kimyacısı Prof. Dr. Hacali Necefoğlu’nu Tanıyalım için yorumlar kapalı
1.329 kez görüntülendi